34

Hukuk Köşesi / Kadir Daylık (Avukat)

KÖTÜ YOL

 Hukukta, usul işlemlerinin özelliklerinden birisi de, bunların süreye bağlı tutulmuş olmasıdır. Usuli işlemleri süreye bağlı tutmanın amacı, bu işlemleri süratle yürüterek davayı kısa zamanda sonuçlandırmak, bu suretle hak sahibini bir an evvel hakkına kavuşturmak, zararın büyümesini engellemek ve mahkemeleri aynı işlemlerle uzun süre meşgul etmemektir. Gerçekten, davanın gerektirdiği tahkikat ve muhakemenin düzenle ve mümkün olduğu derecede süratle yürütülmesi hususundaki usul hukuku prensibinin gerçekleştirilebilmesi, usul işlemlerini tarafların istedikleri zamanda değil, belirli süreler içinde yapmalarını gerekli kılmaktadır. Yargı faaliyetinin geciktirilmesiyle maddi ve manevi nice zararların meydana geldiği bir gerçektir. Bu nedenle davaların uzamasını önlemek üzere, usul işlemlerinin özellikle hak düşürücü ya da ceza doğurucu sürelere  bağlı tutulması gerek ilgililerin, gerekse görevlilerin yapılacak olan işlemlerin bağlı olduğu süreye uymaları ve herhangi bir gecikmeye sebebiyet vermeyecek tarzda hareket etmeleri zorunludur.

Usuli işlemlerin bağlı olduğu süreler iradi, yani tarafların istek ve iradelerine tabi değil, kanuni ve kazaidir, yani ya doğrudan doğruya kanun tarafından tayin edilmiştir veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak yargı organı olan hakim tarafından tayin edilmektedir. Bu süreler tarafların iradeleri ile değiştirilemeyeceğinden kamu düzenindendir; bu itibarla kanuni sürelerin tarafların sözleşmeleriyle değiştirilmesi veya süre geçmiş olmasına rağmen işlemi yapabilmek hakkının saklı tutulması yahut işlemi yapabilmeye rıza gösterilmesi mümkün değildir. Bu nedenle kanuni süreye uyulup uyulmadığı mahkemece davanın her halinde ve temyiz incelemesi sırasında resen dikkate alınır. Kanuni süreler kesindir, değiştirilemez; bunlara uyulması zorunludur. Kanuni süreye bağlı olan işlemin bu süre içinde yapılması gerekir; aksi halde işlemi yapacak olan kimsenin işlemi yapabilmek hakkı düşer; örneğin  dava açma süresi Danıştay ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür. Bu süreler geçirildikten sonra dava açılamaz, açılan davalar esası görüşülmeden reddedilir.

İdari Yargılama Usul Kanunun 28. maddesindeki,  “idare, yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararların icaplarına göre gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” şeklindeki hüküm de  kanuni sürelere bir örnektir. Kanun koyucu burada zararın büyümesini engellemek için yürütmenin durdurulması kararının derhal uygulanmasını, geciktirilmemesini ve hiçbir şekilde uygulamanın otuz günü geçmemesini emretmiştir.

İstanbul Bülten’in 57. sayısında “Yürütmeyi durdurmalı mı, durdurmamalı mı?” başlıklı yazımızda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Maltepe Belediye Başkanlığı tarafından Küçükyalı İmar Planları ile Maltepe İmar Planları tadil edilerek uygulamaya konulan Büyükyalı Dere ve Yol Düzenlemesi Planı, imar mevzuatına, şehircilik bilimi ilkelerine ve planlama esaslarına aykırı olduğundan bunun iptali için açmış olduğumuz davadan ve bu davada alınan yürütmeyi durdurma kararından bahsetmiştik. Aynı yazıda, mahkemenin  yürütmeyi durdurma kararına rağmen yapmış olduğu bir keşifte imar plan tadiline konu yol inşaatının müteahhit firma elemanları tarafından inşaat makineleri kullanılarak yapılmaya devam edildiğinin de mahkeme heyeti tarafından tespit edildiğini belirtmiştik. Yazımızın akabinde sanıklar hakkında Türk Ceza kanunun  526. maddesinde belirtilen “yetkili makamlar tarafından adli işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle kanun ve nizamlara aykırı olmayarak verilen bir buyruğu dinlemeyen veya bu yolda alınmış bir önleme uymayan kimse, eylem ayrı bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan altı aya kadar hafif hapis ve bin liradan üç bin liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılır.” hükmü gereğince dava açılması isteğiyle Kartal Cumhuriyet Savcılığına müracaat ettik. Şikayetimizi haklı gören Cumhuriyet Savcılığı Kovuşturma izni için İçişleri Bakanlığı’na müracaat etmiş ve bakanlık, yan sütunda yazılan kararı vermiştir.

Text Box: “İstanbul  Büyükşehir Belediyesinde yapılan ön inceleme üzerine düzenlenen 10.05.2002 gün ve 31/33 Sayılı Ön İnceleme Raporu ve eklerinin incelenmesi sonucunda; 
Maltepe Büyükyalı Deresi ile Sahil Yolu  - E5 Bağlantı Yolu İkmal İnşaatı’nın 02.11.1998 tarihinde ihale edildiği, ihale konusu işin ihale tarihindeki imar durumuna uygun olmadığı, ancak Maltepe Belediye Meclisinin 02.02.1996 gün ve 7 sayılı kararıyla kabul edilen 26.02.1998 onay tarihli 1/1000 ölçekli ile İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 16.12.1997 gün ve 97/921 sayılı kararıyla kabul edilen 1/5000 ölçekli imar planları değişiklikleriyle imar durumunun yapılan iş ile uygun hale geldiği; 
bilahare söz konusu plan değişiklikleri aleyhine açılan davalar üzerine İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından 18.03.1999 gün ve E.1998/773 sayılı kararıyla, mezkur plan değişikliklerinin ‘yürütülmesinin durdurulmasına’ karar verildiği ve bu kararın İstanbul Büyükşehir Belediyesine 11.05.1999 tarihinde tebliğ edildiği;2577 Sayılı İdari Yargılama Usuli Hakkındaki Kanunun 28. maddesine göre en geç bir aylık süre olan 12.06.1999 tarihine kadar uygulaması zorunlu olan kararın, (12) günlük bir gecikme sonrasında 24.06.1999 tarihli yazı ile uygulandığı; dolayısıyla bahse konu İdare Mahkemesi Kararının çok kısa süreli bir gecikmeyle uygulanmış olduğu, ayrıca Mahkeme kararı üzerine herhangi bir imalat yapılmadığı;
     diğer yandan, Maltepe Belediye Meclisinin 04.04.2000 gün ve 28 sayılı kararıyla kabul edilen 1/1000 ölçekli imar planı değişikliği ile İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 01.08.2000 gün ve 437 sayılı kararıyla ‘1/1000 ölçekli planın etkilediği şekliyle ve buna uygun olarak’ kabul edilen 1/5000 ölçekli imar planı değişikliği aleyhine açılan davalar üzerine, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 06.03.2002 tarih ve E.2001/963 – 963 sayılı kararıyla, plan değişikliklerinin ‘yürütülmesinin durdurulmasına’ karar verildiği; ancak, ihale konusu yapım işi 23.11.2001 tarihinde bitmiş olduğundan dolayı, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 06.03.2002 tarihli kararının uygulanmasının fiilen mümkün olmadığı; ayrıca bahse konu yolun trafiğe açılmadığı, imalatların ise imar planları değişiklikleri ile Mahkeme kararların alındığı tarihe kadar olan süreler içerisinde yapıldığı anlaşıldığından; 
ortada ceza hukuku bakımından sorumluluğu gerektiren herhangi bir eylem bulunmadığı cihetle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Maltepe Belediye Başkanı Bahtiyar Uyanık ile Maltepe Belediye Eski Başkanı Vekili Sinan Gedik’in haklarında ‘Soruşturma İzni Verilmemesi’ ne; 4483 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca 14.05.2002 tarihinde karar verildi. 

Rüştü Kazım Yücelen - İçişleri Bakanı “

            Kararda görüldüğü gibi esas itibariyle 12.06.1999 tarihine kadar uygulanması zorunlu olan kararın, 12 günlük bir gecikme sonrasında 24.06.1999 tarihli yazı ile uygulandığı; dolayısıyla bahse konu idare mahkemesi kararının çok kısa süreli bir gecikmeyle uygulanmış olduğu nedeniyle soruşturma izni verilmemiştir. Oysa mevzuatımızın hiçbir maddesinde “yürütmeyi durdurma kararının otuz gün içine uygulanmamış olmasına rağmen gecikilen bu süre, İçişleri Bakanlığı’nın yorumu ile çok kısa süreli görülür ise, soruşturmaya izin kararı verilmez” şeklinde bir hüküm bulunmadığı gibi yukarıda ayrıntıyla açıklanan hukuki sürelerle ilgili genel prensipler de buna asla imkan vermemektedir.

İstanbul Bülten’in 57. sayısındaki yazımızı aşağıdaki paragrafla noktalamıştık. “Kanuninin oğullarından Şehzade Mustafa’nın katli için fetva veren, kamu hukuku bilgini Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin (1490 – 1574) padişahın ölümünden sonra tabutu üzerine kapanarak “ Ey Süleyman sen kendini kurtardın ama bakalım bizi kim kurtaracak” diye ağladığı söylenir. Bu öykü “hile-i şer’iye” denilen “hukuka uydurmanın” eskiden bizde hiç de güç olmadığını pek güzel anlatmaktadır.

Bugün ise Anayasamız, yalnızca hukuk devleti ilkesini koymakla yetinmemiş, hukukun ne olduğunu son olarak söyleme yetkisini yargıya tanımıştır. Anayasa bu ilkeyi “idare,...mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” kuralı ile güçlendirmiştir. İmar mevzuatına, şehircilik bilimi ilkelerine ve planlama esaslarına tamamen aykırı yol, yine bugün hızla yapılmaktadırlar.

Anayasa bir kez ihlal edilirse ne olur diyenlere en somut cevap bu olsa gerek ; yol olur.” Bugün için değişen bir şey yok; yol oluyor.

Biz kötü yol olmasını önlemek için İçişleri Bakanlığı Kararına Danıştay nezdinde itiraz ettik.

 

34